Global olarak popüler olan her şey gibi
pazarlama ve iş dünyasına dair fikirler ve trendler de çabucak kabul görüyor ülkemizde, fakat genelde bu fikirleri uygulamada “tadımlık” mini kampanyalar dışında pek göremiyoruz. Yaratıcı fikir üretme konusunda hiçbir sıkıntısı olmayan ülke insanımız, sorumluluk, risk gibi kavramlara odaklanıp, bunlardan kaynaklanan kaygılar dolayısıyla daha alışıldık yöntemlerle temkinli adımlar atıyor. Türkiye’de yapılmaz, tutmaz, çok riskli gibi bahanelerle karar alma basamaklarından birinde takılıyor yaratıcı düşünceler.
Neden farklı olalım peki? Durup dururken ne gerek var?
Farklı şeyler yapmanın getirdiği riskler olduğunu kabul ediyorum. Duyulan endişelerin tümü yersiz gibi bir düşüncem de yok. Ancak global bir dünyada yaşadığımızı kabul ediyorsak, sıradanlığın risklerini de görmezden gelemeyiz. Global ekonominin, orta-küçük ölçekli dinamik şirketleri, sizin alamadığınız riskleri almaya, denemediklerinizi denemeye hazır. Kaybedecek çok fazla şeyi olmayanlar, yeniler, herşeylerini ortaya koyarak rekabet ederler. Dolayısıyla bu küçük global şirketler, dev rakipleri için işleyen pazar dinamiklerini, kendi lehlerine çevirmek için var gücüyle çalıştıklarından, değişmekten korkanlar şirketler için tehdit oluşturmaktadırlar. Ki asıl tehtid değişim meraklısı şirketlerin kendilerinden ziyade, onların lehine işlemeyen pazar dinamiklerini değiştirme çabaları… Geçmişteki bir çok örnek bize, değişim bir kez yaşandı mı değiştirenin kral, değişemeyenin en iyi ihtimalle takipçi olduğunu gösterdi. 90lı yılların başında adı bile olmayan Google’ın kurucuları Sergey Brin ve Larry Page , dönemin efsane ve rakipsiz arama motoru devi Yahoo’ya fikirlerini sunduklarında reddedildiler. Gereksiz yeni bir fikir sunmuşlardı, herşey gayet güzel işliyordu, değişime ne gerek vardı… Aranızda arama motoru olarak Yahoo kullanan var mı?
Bu ve bu gibi değişim hikayeleri gözümüzün önünde yaşanmamış gibi, “hikaye” geliyor bizlere. Ancak Yahoo’nun başına gelenin sizin başınıza gelmeyeceğinin garantisi yok. Telekomünikasyon sektörünü ele alalım. Ülkemizdeki servis sağlayıcıları Avea, Turkcell, Vodafone birbirleri ve Türk Telekomla rekabet etmeye devam ederken, bambaşka bir tehditle karşı karşıya kalabilirler bir anda. Yıllardır var olan anlık mesajlaşma ve çağrı programı Skype (ve benzerleri), internet bağlantısı üzerinden sesli ve görüntülü
konuşmaya olanak sağlayarak telefon operatörlerinin sağladığı hizmetleri ikame ediyor. Artık herkesin elinde akıllı telefonlar var. Eskisi gibi bilgisayarın başında bulunma, kulaklık mikrofon gibi aparatlara sahip olma gibi gereksinimler kalmadan cep telefonuna yüklenilen küçük bir uygulamayla kablosuz internetin olduğu her yerde cep telefonunuzdan bedava arama yapabiliyorsunuz. Kimsenin uzun süredir konuşmadığı, yakın arkadaşını ya da yurt dışındaki birini ararken, cep telefonundan bedava konuşma gibi bir teklifi geri çevireceğini sanmıyorum. Bu senaryonun gerçek bir tehdit oluşturup oluşturmayacağı sözkonusu program ve benzerlerinin cep telefonu kullanıcıları arasında ne denli popüler olacağına bağlı bir durum olsa da asıl konu bu ve bunun gibi tehdit unsurlarının birçok ürün ve şirket için kapıda olması.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder